1 Ekim 2013 Salı

The Last Of Us İncelemesi

Mantarlar Aşkına!

Naughty Dog ile kıyamet sonrasında bir hayatta kalma savaşı vereceğiz. Biz bu yok olan dünyada onun için, Ellie için
gerekli mücadeleyi vereceğiz, dönüşenlerden ve en önemlisi çığrından çıkmış insanlık ile savaşacağız…

Kısaca Hikaye – Ah o mantarlar…



Apokaliptik (kıyamet sonrası bilim-kurgu) bir yaşamda Ellie ve Joel’un “Cordyceps” isimli bir mantar hastalığının yol açtığı sinir krizi ve epileptik dönüşüm ile bilinç kaybı yüzünden insanlığa son verdiği bu dünyada acımasızca ve bir o kadar da sevimliliğin, hüznün olduğu uzun yolculuğumuzu anlatıyor.



Baş karakterimizin 20 yıl öncesinden kısa bir kesit ile hikayesine başlanıyor. Bir nevi “FlashBack” diyebiliriz. Dehşet gecesini yani olayları anlatan kısa bir bölüm ile size hikayeye bağlıyor. Asıl hikaye o bölümden 20 yıl sonrasında ki Joel’in hikayesini anlatıyor. Gerçek hikayemiz işte o zaman başlıyor…



Hikayede ki ilk amacımız kendi başımızın çaresine bakmaktı. Tabii ki de bu kadar kolay olmayacak… Baş karakter olarak yönlendirdiğimiz Joel için küçük ama çok zorlu bir görev verilir. Ateş böcekleri isimli bölge grubunun lideri ikinci baş karakter olan Ellie isimli 14 yaşındaki -küçük kızı- doktor olan büyük bölgeye, hastaneye götürmesini ister.



Tabii ki de büyük bir sebep var. Ellie bu mantarımtrak hastalığa karşı bir bağışıklığı vardır. (Bu bağışıklığın mantıklı bir sebebi var. Oyunu bitirirseniz bunu görüyorsunuz.) Anlayacağınız şekilde bunu bir antidote veya antivirüs şeklinde kullanmak için gönderiyor. Amaç Ellie’yi korumak ve onu tıbbı müdehalenin yapılabileceği, ameliyat olabileceği bir yere götürmek… Hiç kolay değil!



20 Yıl Sonra Dünya!

Dünyada insanlıktan hiç bir iz kalmamış. Doğa tüm şehirleri, kasabaları, köyleri ele geçirmiş. Doğa ile şehir bir bütün olmuş bu dünyada… Dünya demek doğru olur mu? Eskiden iz kalmamış, acaba kalmış mı? Elbette geçmişten izler vardı. Bu duyguyu hissediyorsunuz. Her geçtiğiniz şehirde bir kaç eve uğradığınızda “Eskiden burada demekki böyle bir aile yaşıyormuş. Tüh yazık…” diyebiliyorsunuz.



Düşmanlar; elbette onlarsız olmaz…

Dünyamızda 3 çeşit yaratık var. Runner (Koşucular), Clicker (Tıkırdayanlar) ve Bombers (Bombacılar) Naughty Dog çevirileri sağ olsun…

Bu yaratıklar yetmezmiş gibi insanlıktan çıkmış avcılar veya kötü kişiler diye düşünebileceğimiz saldırganlar var. Bitmiş bir dünyada birbirleri ile savaşarak hayatta kalmaya çalışıyorlar. Bir de askeri kuvvet diye tabir ettiğimiz ordu var. Bunlar belirli bir bölgeyi kontrol ediyor. Ateş Böcekleri takımı var. Bu Ateş Böcekleri tam anlamı ile ordunun yandaşcıları oluyor. Aslında olmadığını da fark ediyorsunuz. Neyse kafa karıştırmayayım, oyunu oynarsanız anlarsınız oynadıysanız zaten anlamışsınızdır.



İpucları!

Oyunu en zorda oynuyorsanız kıtlık geçireceğiniz zamanlar olacak, oyunun aksiyonlu geçmesini isterseniz (benim gibi aksiyon severseniz) kıtlık yüzünden bazen mermi bulamayacak ve zor durumda kalacaksınız. Bu yüzden mümkün olduğunca sessiz sedasız gitmeye çalışın. Zaten oyun bazen size bırakıyor. Sessiz giderseniz cebiniz doluyor, eğer vurdulu kırdılı giderseniz çok zaman harcayabiliyorsunuz.

Silah geliştirmede size kolaylık sağlaması için mutlaka sürekli kontrol edin, geliştirebildiğiniz kadar geliştirin. Yakın silahı geliştirin ve yanınızda yedek çakılar olsun. Medkit-Sağlık paketlerini de mümkün olduğunca üretip elinizde bulunmasını sağlayın.



Silah geliştirmek için belirli bir ilerleme seviyesi var. 5 seviye yaptıktan sonra rahat rahat geliştirebiliyorsunuz. Yan malzemeler toplayarak arada bir gelen silah geliştirme masasında silahlarınızı geliştirebilirsiniz. Bu geliştirme taktiği size kalmış.

Bombacılar ölmüyor?! Öldürmek için molotof veya ateş püskürtücü kullanmak gerek, yoksa bütün cephanenizi üzerinde kullanmış olsanız bile ölmeyebiliyor. Bu da çok zor durumda kalacağınızı gösteriyor.

Kişisel gelişimde ise hap/ilaç toplayarak kendimizi geliştiriyoruz. Maksimum sağlığı + iyileşmeyi geliştirmek ve silah sallanmasını azaltmak en önemlileri diye düşünüyorum. Eğer isterseniz Tıkırdayanlara karşı çakı kullanma seçeneği de fena sayılmaz. Bir vuruşta tıkırdayanlara yem olmazsınız.

Yapay Zeka! Gerçek Zeka (!)

Oyun için pek fazla bir şey söylemeye gerek yok… Grafikleri, hikayesi, karakterler, oynanışı ile kendisini gösteriyor. Ara ara da olsa yapay zeka hataları göze çarpıyor. Biz sessiz sedasız giderken yanımızda ki diğer karakterler koştuğunda kimsenin onları fark etmemesi gerçekten çok dikkat çekiyor. Biz gizleniyorsak diğer tüm karakterlerin gizlenmesine gerek yok, düşmanlar bizi fark etmiyorsa onları da fark etmiyor. Bazen gözünün önünde oluyor ancak selam bile vermiyor diyebilirim. Ehh bu kadar da olsun, sanki hiç hatasız oyun mu oynadık?



Oyunun finaline değinecek olursak bittiği gibi bir kez daha başlayacağını umut ediyorum. The Last of Us 2 neden olmasın? Devam edeceğini düşünüyorum, birçok kişide bu düşünceye katılıyor.
Son 3 kelime ile sözümü bitiriyorum. “Bu oyunu oynamalısınız!”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder